İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, Malatya’da, düzenlenen ‘Doğu Anadolu Bölgesi Göç, Güvenlik ve Toplumsal Ahenk Bölgesel Üst Seviye Çalıştayı’na katıldı. Malatya Valisi Hulusi Şahin ve Göç İdaresi Başkanı Savaş Ünlü’nün yanı sına bölge vilayetlerin yetkililerinin de katıldığı toplantıda konuşan İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, göçü bütün boyutlarıyla ele aldıklarını söyledi. Bölgedeki iç savaşlar nedeniyle Türkiye’nin ateş çemberinde kaldığını belirten Ersoy, “Bu kadar ağır koşulların bize dayatıldığı bir coğrafyada elhamdülillah dünyanın en huzurlu ülkesinde ve kentlerinde yaşıyoruz. Afganistan’dan Fas’a kadar bir coğrafya kan gölüne dönüştürüldü. Bunların hiçbirine dahlimiz yok. Beşerler Afganistan’dan göç etmek zorunda kaldılar zira, 40 yıldır doruklarına bomba yağdırıldı. Onların barış ve huzuruna katkıdan öbür hiçbir kötülüğümüz olmadı. Lakin o beşerler Türkiye’ye göç etmek, buradan da diğer ülkelere girmenin yollarını aramak zorunda kaldılar” diye konuştu.
‘İNSANLARI SAVAŞIN İÇİNE GERİ İTEMEZDİK’
Irak ve Suriye’de insanların doruklarına misket bombaları yağdığını anlatan Ersoy, şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti olarak bu sorunu gördük ve milletlerarası topluluğa, Birleşmiş Milletler’e davet yaptık. Suriye’nin kuzeyinde inançlı bölgeler oluşturalım, savaştan kaçan insanları Suriye toprakları içinde bir yerde tutalım dedik. Ne BM ne memleketler arası kamuoyu ne memleketler arası topluluğun önde gelenleri, savaşın gerçek sorumluları, bombaları şahsen oraya yağdıranlar, kendi kentlerinde insanları yaşayamaz duruma getirenler son derece ilgisiz kaldılar. Bu teklifimize yanaşmadılar. Beşerler sonumuza dayandı. 10 bin kilometre uzaktan gelmediler, asırlarca birlikte yaşadığımız, tıpkı medeniyet ve kültür pahalarını paylaştığımız insanlardı. Kapımıza dayandılar, bizim için hadise şuydu; tecavüze uğramak durumunda olan komşumuzun kızının zilimize basması, ‘O kapıyı açmam’ diyen var mı? Türkiye o sorumluluğu yerine getirdi ve o gün kapıları açtı. Sonra da bu insanların hızla geri dönüşlerini sağlayabilmek, ülkelerinde ve bölgelerinde inançlı bölgelere geri dönüşlerini sağlamak için elinden gelen bütün çabası gösterdi. Lakin maalesef çok önemli bir biçimde yalnız bırakıldık. İnsanlık bir dram yaşıyorken, ilişkin olduğumuz bu coğrafyanın insanları bu kadar büyük zulme ve acıya maruz kalmışken, bu medeniyetin en önde gelen büyük ögesi olarak sessiz kalmamız, görmeden gelmemiz mümkün değildi. Ülke olarak üzerimize düşen sorumluluğu insanlık, kültürümüz, medeniyet kıymetlerimiz ismine tümüyle yerine getirmeye çalıştık. Diğerlerinin yaptığını yapmamız beklenemezdi. Hudutlarımıza dayanan insanları vefata mahkûm edemezdik, geri o savaşın içine itemezdik. Biz, birilerinin yaptığı üzere Ege Denizi’nde botlarını şişleyip, çocukları soğuk sularda mevte mahkûm edemezdik. Hudutlarımızda Yunanistan’ın yaptığı üzere onları çırılçıplak soyup, öldürüp, orada bırakamazdık. Bugün bize, “Gönderin, atın” diyorlar. Hayır, kardeşim hem insanlık hem de milletlerarası hukukun buyrukları, vicdan ve hukuksal sorumluluğumuz neyse onu yerine getirerek, yapmak zorundaydık.”
Türkiye’nin bir göçmen cenneti olmaması için ellerinden gelen çabası gösterdiklerini tabir eden Ersoy, “Son 5 yıldır Türkiye’deki Suriyeli nüfusu hiç artmıyor. ‘Aklımızla alay mı ediyorsunuz, bu kadar doğururken nüfus niçin artmıyor?’ diyorlar. Suriye’nin kuzeyinde inançlı bölgeleri onun için oluşturduk. 531 bin Suriyelinin ülkelerine dönmelerini sağladık. Hudutlarımızda entegre güvenlik sistemlerini çok âlâ uygular hale geldik. Geçişlerini engelledik” diye konuştu.
‘GÜVENLİĞİMİZE RASTGELE BİR OLUMSUZ TESİRİNİN OLMASINI ÖNLEDİK’
Ersoy, Türkiye’nin güvenliği, huzurunu ve göçle gayretini İsviçre’de, Avrupa’nın göbeğinde yapmadıklarını belirterek, şöyle devam etti:
“Biz, bütün problemlerin kaynağı olan bir coğrafyanın tam ortasında ve hepsiyle sonu olan bir bölgesinde yapıyoruz. 1300 kilometre hududumuzda devlet, devlet otoritesi bırakmadılar. PKK’ya komşu yaptılar. Afganistan, Pakistan, Bangladeş’in durumuna bakın. Bütün akışı durdurduk, son yıllarda aldığımız önlemlerle katiyetle hem gelen sayısında çok önemli düşüş hem de yakalanan sayısında çok önemli artışlar sağlar olduk. Çok ağır bir çaba ederek o süreci durdurduk. Güvenliğimize rastgele bir olumsuz tesirinin olmasını bütün bu çalışmalarla önledik. Ermenistan, İran, Irak, Suriye, Yunanistan, bütün komşularımız PKK kamplarına mesken sahipliği yaparken, her tarafımız sevgili Avrupalı dostlarımızın, Amerika’nın silahlandırdığı, eğittiği, donattığı binlerce teröristle, PKK, YPG ile çevrilmişken, dosta inanç, düşmana dehşet verircesine, inadına, herkese ve her şeye karşın elhamdülillah arkadaşlarımızın çok büyük fedakârlık ve çabalarıyla, devletimizin kurum ve kuruluşlarıyla tam bir ahenk ve uyum içerisinde, göçünden terörüne kadar verdiği ortak akla dayalı gayretle terörün bütün ögelerine karşı sağladığı kuvvet ve hâkimiyetle dünyanın en huzurlu ülkesiyiz. Argüman ediyorum; Hakkari, Şırnak, Diyarbakır dünyanın en inançlı kentlerinden biri.”